* Çini nedir? Nasıl bir sanattır?
Çini geleneksel el san’atlarımızdan bir san’atımız. Çini bir ruh, bir güzellik san’atıdır. Etrafımızdaki güzellikleri bu toprakla özdeşleştirmeye çalışıyoruz. Çini bizim mayamızdır. Toprak insanlığın mayasıdır. İnsan bilinçli, ya da bilinçsiz toprağı çiğnerken, Mehmet Akif’in, “Bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı” dediği gibi, biz de ona en güzel şekilleri verip, rafların üzerine kaldırmaya çalışıyoruz.
* Çini tarihte sarayların mabetlerin süsüydü. Günümüzde durum nedir?
14. yüzyıldan beri, Kütahya’da çini san’atı hiç kesintisiz olarak devam edegelmiştir. Osmanlı’nın son zamanlarından itibaren, Cumhuriyet ile birlikte bazı yerlerde çini san’atı kesintiye uğramıştır. Bunun sebebi de şudur. Meselâ İznik’te o dönemlerde saray desteği olduğu için, bu destekle çok rahat, güzel çizgiler çıkıyordu.
Kütahya’daki ustalar halka, kendine çalıştığı için, daha keskin hatlı, daha zor desenler vardı. Ama Kütahya bunu yılmadan, usanmadan günümüze kadar getirdi. Çini san’atının sancaktarlığını yaptı. Günümüzde ise, çok güzel bir şekilde bu san’atı İznik de, Kütahya da ayağa kaldırdı. Şu an zirvede ve tabanda bu san’ata ilgi var.
* Çiniye olan ilginin tekrar artmasının sebepleri ne sizce?
İnsanlar zevkleri için, giyimleri, kuşamları için harcadıkları emeği ve parayı san’at için harcamıyordu. Bu alana ilgi duymuyordu. Bu hükümet, bu konularla ilgilendi. Bir komisyon kuruldu. TBMM El Sanatlarını İnceleme Komisyonu. Bu komisyon bütün illeri dolaştı. Kim hangi san’atı yapıyor, kaç kişi yetiştirmiş? Meselâ; Kütahya’dan, ben de dahil olmak üzere, 3 kişiye sanatkâr kimlik belgesi verdiler. Bugüne kadar, 14 çini ustası yetiştirmişim. Niçin yetiştiriyorum? Hem insanımıza sahip çıkmak, hem de san’atımıza sahip çıkmak için yetiştiriyorum. Biz bu insanlara sahip çıkmazsak, insanlar işsiz güçsüz kalacak. Belki de kapkaççı olacak.
* Bu işi öğrenmek isteyenler ne yapmalı?
Bizler uyanık olup, insanımıza sahip çıkmalıyız. Kim ne biliyorsa, bunu insanlara öğretmeli ki, insanlar iş güç sahibi olsun. Memleket için çalışsın. Bu vatan bizimse, insanlarımıza sahip çıkmak durumundayız. Biz, Kütahya’da akademik kariyeri olan ve olmayan insanlara bu san’atı ücretsiz olarak öğretmeye çalışıyoruz. Ama bu yeterli değil. Bunun yelpazesini genişletmek lâzım. Yani akademi ile alaylıyı birleştirip, tasarımlar yapmalıyız. Yani, “inşaat sektörüne nasıl gireriz, mobilya sektörüne nasıl gireriz diye düşünmemiz” gerekiyor. Çiniyi nelerle özleştirebiliriz. bunun için düşünmemiz gerekiyor.
* Günümüzde çiniye olan ilgi nasıl?
Çiniye karşı büyük bir uyanış var. Çok güzel ilgi var. İstanbul Beylikdüzü Migros Mağazası’nda yaptığımız sergimize çok güzel ilgi oldu.
* Dünyada başka yerlerde bu san’atla uğraşan insanlar var mı?
Olsa da azınlıktadır, hobi tarzındadır. Bizim çinimizde seramikten farkı, transparan sıcak renkler, yani alttan üste, tamamıyla çark torna dediğimiz işlem, fırça, dekor ve samur boyamalarıyla çini san’atında dünyada tekiz diyoruz.
* Kütahya ve İznik, çiniciliğin geliştiği iki merkez. Aralarındaki fark nedir sizce? Hep Kütahya’yı konuştuk. İznik’te durum nedir?
Şimdi, bu konuda, tekkeyi bekleyen çorbayı içer, diye bir söz vardır. Kütahya’da, annesinin dizinin dibinde 3-4 yaşındaki çocuklarımız eline fırça alıyor. Benim 10 yaşında bir kızım var, çark san’atını biliyor. Benim kızım, bu yaşta, işinin ustası. İHA gelip haber yaptı. Ulusal gazetelerde haber oldu. Bunu övünmek için değil, gençleri özendirmek için anlatıyorum. Yani Kütahya’da çini ile uğraşmaya, insanlarımız çocukluk yaşlarında başladıkları için, bu san’at zirvede. Büyük üstadlarımız var, meselâ Mehmet Koçer, İsmail Yiğit, Mehmet Gürsoy gibi… Kütahya’da bu konuda büyük sanatçılarımız var. Çark san’atında da aynı şekilde.
* Çini san’atının temeli nedir diyecek olursak, yani çini nerede şekillenir?
Çark derim. Yani teşbihte hata olmasın. Cesetle ruh gibi görüyoruz. Çarkta dönen çamur bedense, üzerindeki motifleri de ruh gibi görüyoruz. İkisi birbiriyle bütünleştiği zaman, çini çok güzelleşiyor.
* Çiniciliğin ticarî boyutu nedir?
Organize olabilirsek, çok ciddî anlamda bir finans girdisi sağlar bu sektör. İhracat bakımından çok avantajlı bir sektör. Çünkü çinicilik öyle bir san’at ki, hem tabana, hem tavana hitap ediyor. 10 YTL’den tutun, değerini biçemeyeceğiniz ürünler yapılıyor. Yani san’atımızın içinde hem taban var, hem de tavan var. Onun için, organize olmayı önemsiyoruz. İşte bu amaçla, şu andaki komisyonumuz bir çok etkinlikler, tanıtım faaliyetleri yapıyor. Medya da bizi bu konuda cesaretlendiriyor. İnşallah gelecekte şartların daha iyi olacağına inanıyorum.
Efsane Mehmet Yeni Asya Gazetesi Röportajı: Görüntülemek için Tıklayın